-
1 herrühren
ileri gelmekkaynaklanmakçıkmak -
2 hervorrufen
ileri gelmeknedeni olmakuyandırmakyol açmak -
3 kommen
angelaufen kommen koşup gelmek;kommen auf (A) (sich erinnern) -i anımsamak, -i düşünmek; (herausfinden) bulmak, anlamak;hinter etwas kommen bş-i ortaya çıkarmak;jemanden kommen sehen b-nin geldiğini görmek;kommen lassen getirtmek; göndermek;etwas kommen lassen sipariş etmek;um etwas kommen bş-i kaybetmek;kommen von -den ileri gelmek;weit kommen -e kadar gelmek;wieder zu sich (D) kommen tekrar kendi(si)ne gelmek, ayılmak;wohin kommt …? … nereye konacak?;mir kam der Gedanke aklıma şu (düşünce) geldi;ihr kamen die Tränen (onun) gözleri yaşardı;er kommt nach seiner Mutter (o) annesine çekmiş/benziyor;was ist über dich gekommen? sana ne oldu?;zu etwas kommen bş-i kazanmak, edinmek -
4 herkommen
wo kommen Sie her? nerelisiniz? -
5 entstammen
entstammen v/i <o -ge-, sn> (D) … kökenli olmak, -den ileri gelmek -
6 herrühren
herrühren v/i <-ge-, h>: herrühren von -den ileri gelmek, kaynaklanmak -
7 beruhen
beruhen*unser Vertrauen beruht auf Gegenseitigkeit itimadımız karşılıklıdıretw auf sich \beruhen lassen bir şeyi olduğu gibi bırakmak -
8 entstehen
-
9 herleiten
her|leitenII vr -
10 herrühren
her|rührenvi ileri gelmek ( von -den) -
11 rühren
rühren ['ry:rən]I vt1) (um\rühren) karıştırmak; ( mischen) karıştırmak2) ( bewegen) kımıldatmak;keinen Finger \rühren parmağını bile kıpırdatmamak [o oynatmamak]3) ( emotional) duygulandırmakII vi1) (um\rühren) karıştırmak;im Tee \rühren çayı karıştırmakIII vrsich \rühren kımıldamak, kıpırdamak;sich nicht vom Fleck \rühren yerinden kıpırdamamak [o kımıldamamak];ich klingelte, aber es rührte sich nichts zili çaldım ama kıpırdayan olmadı;rührt euch! mil rahat! -
12 zurückführen
zurück|führenI vi dönmek (zu -e);es führt kein Weg zurück bunun dönüşü yokII vt1) ( geleiten) götürmek -
13 beruhen
dayanmakileri gelmek (-den) -
14 hervorgehen
anlaşılmakdoğmakileri gelmek -
15 vor
vor [fo:ɐ]I präp1) ( räumlich) önünde(-in);sie ging \vor ihm her önünden yürüdü;zehn Kilometer \vor Münster Münster'in on kilometre önündesie wird \vor fünf Uhr nicht zurück sein saat beşten önce dönmüş olmayacak;es ist fünf ( Minuten) \vor drei üçe beş (dakika) var;\vor kurzem geçenlerde;\vor Jahren yıllar önce;\vor ein paar Tagen birkaç gün önce;\vor Christi Geburt İsa'nın doğumundan önce;\vor unserer Zeit evvel zaman içinde;ich bin \vor Ihnen dran ben sizden önceyim3) ( über) önce;Vorrang \vor anderen Dingen haben başka şeylerden önce gelmek;\vor allem her şeyden önceAngst \vor jdm haben birinden korkmak;5) ( bedingt durch) -den;\vor Kälte/Freude soğuktan/sevinçten;\vor lauter Arbeit işin çokluğundanetw \vor das Haus stellen bir şeyin evin önüne koymak;\vor eine Mauer prallen bir duvara çarpmak;\vor sich hin pfeifen önüne baka baka ıslık çalmak\vor und zurück ileri ve geri;zwei Schritte \vor! iki adım ileri!;Freiwillige \vor! gönüllüler ileri! -
16 vorfahren
vor|fahrenI vi1) ( ankommen) gelmek (mit/in ile);mit dem Taxi \vorfahren taksi ile gelmek3) ( nach vorne fahren) öne geçmek -
17 vorgehen
vor|gehen2) ( vorausgehen) önden gitmek3) ( Uhr) ileri olmakgegen etw \vorgehen bir şeye karşı harekete geçmek;gegen jdn gerichtlich \vorgehen birine dava açmak, birini mahkemeye vermek5) ( geschehen) olmak;6) ( Vorrang haben) önce gelmek -
18 vorstellen
vor|stellenI vt2) ( Uhr) öne almak, ileri almak3) ( bekannt machen) tanıtmak, tanıştırmak (-le), takdim etmek (-e);darf ich Ihnen Frau Müller \vorstellen? sizi Bayan Müller ile tanıştırabilir miyim?4) ( bedeuten) anlama gelmek;was soll das \vorstellen? bu ne anlama geliyor?5) ( darstellen) göstermek, temsil etmek6) ( ausmalen)sich dat etw \vorstellen bir şeyi göz önüne getirmek, bir şeyi tasavvur etmek, bir şeyi hayal etmek, bir şeyi zihninde canlandırmak;das kann ich mir gut \vorstellen bunu gözümün önüne getirebiliyorum;darunter kann ich mir nichts \vorstellen bundan bir anlam çıkaramıyorum;stell dir mal vor! ( fam) bir düşünsene!8) ( mit etw verbinden)II vrsich \vorstellen ( sich bekannt machen) kendini tanıtmak
См. также в других словарях:
ileri gelmek — 1) (bir şeyden) oluşmak, meydana gelmek O kadar üşümesi trende saatlerce hareketsiz kalmasından ileri geliyordu. S. F. Abasıyanık 2) (bir şeyden) neden olmak 3) (bir şeyden) bağlı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri — is. 1) Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı 2) Bir şeyin ulaşılacak yönü Yolun ilerisi düz. 3) Henüz gelmemiş zaman, gelecek, sonra 4) sf. Önde bulunan İleri karakol. İleri hat. 5) sf. Doğrusundan daha çok gösteren (saat) Saat … Çağatay Osmanlı Sözlük
NEŞ'ET — Meydana gelmek, vücuda gelmek. Büyüyüp kat ve kamet sahibi olmak. Yetişmek, ileri gelmek. * Çıkmak. Kaynak olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
neş'et — (A.) [ ﺖﺌﺸﻥ ] kaynaklanma, ileri gelme, doğma, doğuş. ♦ neş et etmek kaynaklanmak, ileri gelmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
neşet etmek — doğmak; ileri gelmek; kaynaklanmak … Hukuk Sözlüğü
fark atmak — ileri gitmek, çok üstün gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
HAYSE-BEYSE — İleri gidip geri gelmek, bir halde durmak. * Karışıklık. * Şiddet ve darlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
MÜTESABIK(A) — Müsabaka eden. Birinden üstün gelmek için çalışan. * İleri geçmek için yarışmak, birisinden ileri geçmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
azmak — 1. is., ğı, hlk. 1) Küçük su birikintisi, gölcük 2) Bataklık 2. nsz, ar 1) Taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak Çocuklar azdı. 2) Deniz, ırmak vb. kabarmak, taşmak Deniz azdı. 3) Yara, hastalık etkili, tehlikeli duruma gelmek Bazılarının … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük